8 Mayıs 2009 Cuma

Ryan Giggs veya Soldan Esen Fırtına


17 yaşındayken gençler maçında büyülemiştin Sir Alex Ferguson’u. “George Best’ten daha iyi” demişti Ferguson. Hemen Manchester United’a transfer edip A takımla antrenmana başlatmıştı seni, yeşil sahaların Clint Eastwood’u. İki üç ay sonraysa ne kadar futbol dilencisi varsa bayram ediyordu.

Meşin yuvarlağa dokunuşların kadife yumuşaklığındaydı, ressamın fırça darbelerini anımsatan. Topu sürerken bir sağa bir sola çekmek de senden önce vardı. Son sürat çizgiye inmek de... Ama ikisini birden gerçekleştirip topu Cantona’nın, Sheringham’ın, Rooney’in kafasıyla buluşturmak veya çaprazdan ceza sahasına girip sol ayağının dışıyla doksana çakmak… Doğan Koloğlu ustam yazılarında bahsettiği patlayan deparları senden ilham almıştı. Hücum futbolunun olmazsa olmazı demişti. Ters ayakla kanatta oynamayı ilk Stoickhov da görmüştüm. Sen onun çizgisini çok daha yukarılara taşıdın. Açtığın kulvardan Kewell, Robben, Messi koşar adımlarla geldiler. Sahi Kewell demişken onu da bir ara seninle kıyaslamışlardı değil mi? Ne büyük haksızlık, halen sakatlıklarla boğuşan Avustralyalıya.

Senden önce ikinci James Dean yaratmak istediler, gülüp geçtin. Eric ‘the King’ Cantona varken benimle uğraşmayın dedin. Sonra da “Titanic” rüzgarının estiği günlerde Leonardo di Caprio’ya benzetmeye çalıştılar. “Neyse ki David’le Victoria çıktı da basın benimle uğraşmayı kesti” sözleriyle o günleri anlatmış, pop starlığı elinin tersiyle Beckham’gillerin önüne itmiştin. Oysa her daim yeşil sahaların Humphrey Bogart’ıydın bizim için, olgun, beyefendi.

“Adım Eto’odinho olsa dünyanın en iyi futbolcusu seçilirdim” diyen Samuel Eto’o gibi, Brezilyalı olsaydın Cristiano Ronaldo’nun aldığından bir iki tane de belki sen alırdın, ama Galler milli takımında oynadığın dolayısıyla da dünya ve avrupa şampiyonalarında yer almadığın için böyle bir şansın hiç olmadı. Olmasın ne gam. “Real Madrid’e göndermiyorlar, ben ücretli köleyim” diye ortalığı ayağa kaldıran kölelikten, işçi haklarından bihaber Ronaldo züppesi belki seni ve kariyerini örnek alır: 17 yıldır aynı takımda aynı formayı giymek (İngiltere rekoru), sayısız lig kupası, iki Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu.

Birkaç gün önce Manchester United’la nikah tazeledin, Kaka’nın gölgesinde kalan. Milan seni istemişti, gitmemiştin. Kaka da senin gibi yaptı, parayı değil taraftarın sevgisini tercih etti. Sizin gibi kendini formasına adayan da fazla kalmadı zaten. Raul, Maldini, del Piero, Gerrard belki bir iki kişi daha fazlası değil. Ne diyebilirim ki sana Ryan Giggs. En güzel oyunsa futbol, sen onun en güzel yüz metresini koştun.

Hiç yorum yok: