7 Ekim 2009 Çarşamba

sahte ilahlar kana susadı


"Demek cehennem bu. hiç aklıma getirmezdim böyle olacağını... acı, ateş, kızgın ızgara hepsi sizsiniz demek... ne gülünç şey!... kızgın ızgaranın ne gereği var: cehennem başkalarıdır."
- garcin, huis clos - jean paul Sartre

Kiminin elinde satır, kiminin elinde balta. Kalabalığa ait olmanın şehveti ruhumuzu yakıyor. Kan istiyoruz. Kelle istiyoruz. Başka türlü susturamayız içimizdeki yangını.

Epeydir boştu idam sehpası: Avrupa ve Türkiye’de seri galibiyetler, yüksek gol ortalaması, Lincoln zibidisinin gönderilmesi, Arda’nın kaptanlıkla büyüyen (Barcelona’ya uzamasını dilediğimiz) futbolu. Ama bizim derdimiz güzel futbol değil ki. Biz futbolu sevmiyoruz ki.

Entrikayı severiz biz. Bu yüzdendir bir taraftan kutsal aile diyip, diğer taraftan Bihter ve Behlül’ün burjuva dünyasının izdüşümlerinin kendi hayatımızda yeşermesini hayal etmemiz. Gücü severiz. Polat Alemdar’a hayranızdır. Tek adamlığı severiz. Aziz Yıldırım herkesin gönlünden geçen başkandır. Ve reyting için, güç için adam harcamayı severiz. Hıncal’ız, hiçbir vicdani rahatsızlık duymadan şampiyonlar ligini kazanmış adama korkak deriz, Sacchi ile Cruyff ile çalışmış adama futboldan anlamıyor deriz.

İlahlar susadı Rijkaard, yağlı urgan boynuna geçirildi. Sehpana son tekmeyi sallamak için Kadıköy’deki Fenerbahçe maçı bekleniyor. Kendini değil de Neskeens’i ön plana çıkarmanı, ekip çalışmasına inanmanı eleştirdik, oyun içinde B planın yok dedik ama bunların hepsi kurban seremonisinin bahaneleriydi. Yoksa hiçbir kusur bulamasak bu seferde sevgilin hakkında bir şey uydururduk.

B planı demişken: Wenger’in, Ferguson’un, Benitez’in, Guardiola’nın hemen her maçta, işler kötü gitse bile oyun anlayışını değiştirmediğini, sadece oyunun merkezini biraz daha ileriye veya geriye taşıdığını, Avrupa futbolunu takip etsek bilirdik. Teknik adamlığın bir alışkanlık ve futbolu sevme işi olduğunu, oyuncu değiştirme becerisinin, oyun anlayışı elbisesini takıma giydirme yetisine kıyasla çok daha önemsiz olduğunu biraz okusak ve izlesek anlardık, ama dediğim gibi bizim derdimiz güzel oyun falan değil hiç te olmadı.

Son olarak, hangimiz üç dört ayda kusursuz baba, hatasız arkadaş olduk, hangimizin meslek hayatının başlarında yanlışları olmadı. Bu coğrafyada seyrettiğimiz en iyi takım da yolculuğuna Ali Sami Yen’de 4-0 lık Fenerbahçe ve Paris’te 4-0 lık PSG yenilgileriyle başlamadı mı?


NOT: Rijkaard’a futboldan anlamıyor diyenler, sabah uyandıklarında aynada kendi yüzlerine bakabiliyorlar mıdır acaba?

2 yorum:

Adsız dedi ki...

üstat, az bile söylemişsin o Hıncal'a,
kibarlığın gereği yok...

Adsız dedi ki...

adam olan Hıncal istifa eder...