
Sonraları, çok sevdiğim Doğan Koloğlu’nun da etkisiyle, pek sevmediğim bir dönem başladı. Amoruso, Del Piero, Cole, Elber gibi topla yetenekli, son vuruşları düzgün çalım atabilen, çabuk ama savunma sevmeyen, fizik olarak çok güçlü olmayan forvetlerin yanında Koller, Boksiç, Sheringham, Jancker, Bierhoff gibi irikıyım kuleleri görmeye başladık. Kuleler top sür-e-miyorlardı, şut çekmiyorlardı, çalım atamıyorlardı. Sırtlarını kaleye dönüp, arkalarında ki oyuncuya şarj yapıp, koridor oluşturuyorlar, orta saha veya kanatlardan gönderilen topları kafayla ya da göğüsle partnerlerine indiriyorlardı. Jancker’gillerin birkaç sene sonra Morientes, Trezeguet, Toni’lere evrilmesiyle sıkıntılı dönemi atlatacaktık. (Belki de bu dönemin etkisiyle ülkemizde son 25 yılın kadrosuna Tanju-Hakan Şükür ikilisi seçildi)
Futbol filozofu Lobanovsky’nin (Ulus Baker’in ruhuna selam olsun) dünyaya elveda demeden önceki son hediyesiydi Shevckenko. Açtığı koridordan Henry, Anelka, Larsson koşar adımlarla geldi. Hem son vuruş ustası olmak, hem de çok iyi top sürüp (genelde sol içten kaleye doğru) çalım atmak daha önce de vardı. Olmayansa ceza sahası içindeki itiş kakışta diri kalmak ve hava toplarına çıkmaktı. Durdurmak için yapılabilecek tek şey, ilk topa girip topla buluşmasını engellemekti çünkü tek eksiği, sırtı kaleye dönük oynayamamasıydı.
‘Eric –the king-Cantona’, sağ elini havaya kaldırıp sevinen usta Shearer, Liverpool’un (benim için) en büyük efsanesi Fowler, İtalya’dan adaya gelen Zola ve Bergkamp estetiği herhangi bir kategoriye sığmayacak güzelliklerdi. Tuhaflıklar da oldu: Cruyff Barcelona’sında Meho Kodro, yürümekte zorlanan Real Madrid avcısı Jardel gibi.
Bugüne geldiğimizdeyse: Ibrahimoviç, Eto’o, Rooney, Torres, Adebayor her türlü güç oyununda ayakta kalabiliyorlar. Hem sırtı hem de yüzü kaleye dönük oynayabiliyorlar. Henry gibi top sürüp, Ronaldo gibi çalım atıyor, Koller ve Zola gibi de servis yapıyorlar. Depar halinde topla buluşurlarsa durdurulmaları imkânsız.
Tek forvet mi çift forvet mi? Geçelim efendim, hücum oyunu mu savunma oyunu mu oynamak istiyorsunuz, bu oyuncularla ikisi de mümkün. Ligimizden Mehmet Yıldız’ın Rooney’i, Holosko’nun Torres’i örnek alması, Bobo ve Baros’un da yavaş yavaş eski çizgilerine gelmesi dileğiyle. Umarım ‘El Kun’ Aguerro, Bojan Krkiç, Benzema çıtayı daha da yükseltir. Ne de olsa en güzel günler henüz yaşamadıklarımızdır.

(Yazı, hiç izlemeden çok sevdiğim Metin Oktay’a adanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder